3 Ekim 2017 Salı


İstanbul’da eğitime katkı veren ilçe belediyelerinin 'Oyunlarımızla geleceği kuracağız' sloganı ile katılabileceği bir program. 

Gelecek toplumu kuracak mekanizmaların çoklu fikirlerden beslenmesine tahammül edilmediği; zorlama ve dayatmalara rıza beklendiği bir dönemde yerel ve evrensele dair inovasyona açık bir proje.

Tüm yerellere özgün mekanlardaki çocuk sosyal profilleri gösterecek şekildeki fotoğrafları ile afişler, pankart ve broşürler İstanbul’u şenlik alanına çevirecektir.

Çocuk eğitimi konusunda akademisyenlerin, öğretmenlerin, velilerin katılacakları seminer ve çalıştaylar; ‘Çocuklarımızın geleceğe” hazırlanabileceği süreç ve yöntemleri ele alacak, geleceğe açacaktır.
2 aylık hazırlık sürecinin tartışılacağı program bildirileri ulusal ve uluslararası inovasyon ile sürdürülecektir.


Proje sokaklarda, sosyal medyada, tv.lerde hak ettiği yüksek katılımı sağlayan bir enerji yarattığında ortak bir toplumsal mutabakat hareketi olarak da; eğitimin tıkanmasına direnen milatın içinde yerini alacaktır.


Eğitim felsefesi
Uygarlığımızın teknolojide kaydettiği ilerlemenin, ahlaki ve felsefi donanım bakımından kaydettiği ilerleme ile eşit olmadığı uzun zamandır tartışılıyor.
Günümüzde görülmektedir ki, büyük uygarlıklar, toplumsal ve siyasal farklılıklarını, sahip oldukları büyük teknolojiyi, taş devrindeki insanlardan çok da farklı olmayan şekilde kullanarak çözmeye çalışmayı sürdürmektedir.

Tarih öncesi insanının binlerce yıl önce birbirlerine 
attıkları ilk kurşunlar olan çakmak taşlarının yerini, bugün artık hidrojen ile atom bombaları ve kimyasal silahlar almıştır. 

Çağdaş insan gurur duyduğu bir uygarlık ve teknoloji geliştirmiştir ama diğer insanlarla olan çelişkilerini çözmek için başvurduğu yöntemi, mağara adamınınkinden ayıran tek fark, bugün, kullanılan silahların tahrip gücünün daha yüksek olmasından ibarettir.
Uygarlığımızın yansıttığı 
birbiriyle uyuşmayan, karmaşık görüntü karşısında önerilebilecek tek şey,eğitim felsefesine  daha çok eğilmek, onu daha iyi bilmeye ve anlamaya  çalışarak hayatın farklılaşmasından kaynaklanacak zenginliği eşitlik ve dayanışma duyguları ile paylaşabilen uygarlığı kurmamız olacaktır.

Çocuk ne ister
Günümüz eğitim problemleri yeni bakış açıları ve çözümler üretmeyi gerektiriyor.

Sorunları iki  ana başlıkta toplayabiliriz:
1) Artan işsizlik oranı (özellikle üniversite mezunu gruplarda işsizlik)
2) PISA-TIMSS gibi uluslararası öğrenci başarı değerlendirme kuruluşları sınav sonuçlarına göre: Türkiye'deki öğrenciler bilim, matematik ve okumada OECD ortalamasının altında. Türkiye 72 ülke içinde 50'nci sırada.

Bilim, teknoloji, çevresel değişim 
Toplumlar çocuklarını niçin ve ne yönde eğitir sorusuna;  tüm zaman aralıklarındaki farklı sosyal, ekonomik ve kültürel yapılar;
“Hayatın devam etmesi, insanın mutluluğu ve özgürlüğü” diye cevap verir esas olarak kuşkusuz…
Çocuğun kendiyle ilişkisi, sosyal çerçevesi, eğitim, doğa, teknoloji karşısındaki yükümlülükleri, hayat beklentileri; konfor, mutluluk yanılsamaları büyük ölçüde onun yaratıcılığını dışlar ve kendi “zihinsel kalıpları içine alır!”


"Acıya direnen sanat" sonrası...


Günümüz “zihinsel kalıplar dışı” arayışlara zorlamaktadır insanları. Yapay Zeka ile insanın kendini yeniden kurmak zorunda olacak olduğu, holistik bütünlükkuantum düşünce soyutlamalarında; çocuklarımızın üretim ilişkilerinde kariyer yapmak için ter dökmek zorunda kalmayacağı müjdesini de veriyor! Eşit sunulmuş yeni bir dünyada farklı değerini üretmeyi normalleştiren yeni sosyal dünya sahnesinde başrol alacağı, gelenekselin tüm sistemlerinin çökeceği günler pek uzak değil…

Geride kalan
Ne kadar çok bilen, bildikleri ile övünen, bilgisini adeta lütfedercesine paylaşan, kendine benzemeyeni acımasızca aşağılayan, “güçlü olma hedeflerine” şiddet üretip korku üzerinde yürüyen; sanki mezarında gibi hep huysuz, uyumsuz günümüz mutsuz insanına; bir gün sahip olduğu tüm bilgileri kaynağına geri götürmek zorunda bırakılacağı bir algoritma yüklenerek, şu soru sorulur:  “Neyin var içinde?”
Ah zavallı, nasıl şaşkın! Hiçlik içinde bir şiddet üreten yarış hali… Zavallı kahramana acımasız bir soru…



Finlandiya  çocuk eğitimi ve    İnovasyon  örneği

Dünya Ekonomik Forumuna göre son yılların rekabet gücü en yüksek ülkesi Finlandiya.
Finlandiya’da yaşları ne olursa olsun, çocuklar okula kendileri yürüyerek ya da bisikletle gidiyor. Fin kültürü çocukların bağımsız yetişmesini önemsiyor. Çocuklarını okula getirip götüren, ders çalıştıran ebeveynler diye bir şey yok.
Öğrenciler, kendi ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda kendi eğitim-öğretim programlarını şekillendirme haklarına sahip. Öğretmenler de öyle.

Finli öğrencilere eğitim hayatlarının ilk altı yılında hiçbir şekilde not verilmiyor. Sekizinci sınıfın sonuna kadar not verme zorunluluğu yok ve öğrenciler standardize edilmiş bir sınav sistemine tabi değiller.  Öğretmenler gün boyu sınıfta ortalama dört saat ders veriyor. Haftada iki saati ise mesleki gelişimleri için eğitimlere katılmak için ayırıyorlar.

1985’lerde 10.470 Dolar olan kişi başına düşen milli geliri, 2004’de 29.000 Dolar’a ulaştı. inovasyona yaptığı yatırımla, güçlü bir ekonomi ve yaşam seviyesi yüksek bir toplum yaratmayı başardı.
Bilim, teknoloji ve çevre değişim hızı; insanları ve toplumları inovasyona zorluyor

Eğitimde inovasyon, teknoloji satın almak değil, eğitim ortamlarının kazandırılması istenen beceriler doğrultusunda düzenlenmesi ve eğitim süreçlerinin sosyoekonomik gerçeklerle ilişkilendirilmesi ve buna göre düzenlenmesi ile ilgilidir. Okul ve evdeki dijital çevreler arasındaki boşluk öğrencilerin beklentilerini etkilemektedir.

Yaratıcılık ve inovasyon bugünün ve geleceğin eğitimi için kaçınılmaz gereklerdir.

Amaçlar
Günümüzde ulaştığımız nokta, iletişim ve bilişim teknoloji ürünlerinin okullarda kullanılıp kullanılmaması değil; nasıl kullanılabileceği, nasıl sağlanacağı, nasıl dağıtılacağı ve etik ilkelerinin neler olacağı, etkilerinin denetleneceği ve hangi ölçülerle değerlendirileceği; eğitsel amaçlar ve ilkeler açısından nasıl yararlanılabileceği süreçleri üzerinde çözümlemeler yapmalıdır.
1. Aktif öğrenme ortamını teşvik eden yaratıcı destekler geliştirmek.
2. Yenilikçi, yaşam boyu öğrenme fırsatlarını oluşturmak.
3. Problem çözme ve yaratıcı düşünme becerileri geliştirmek
4. Elde edilecek deneyimlerle yaygın ve aktif eğitime katkı mümkün mü.
5.
 Uluslararası ortaklıklar; öğretme ve öğrenme ile geliştirilmiş yaklaşımlarla küresel bilince
katkı vermek.
         

               

Yerel eğitimde inovasyon çalışmaları teknolojik araçların popüler hale getirilmesine değil öğrencilerin kişisel farklılık, yaratıcılık ve akademik başarılarının artırılması ve geliştirilmesine odaklanmalıdır.

Yaratıcılık ve inovasyon öznellik, gelişigüzellik ve yorum taşıdığı için verilerin karşılaştırılmasında ölçme ve değerlendirilmesinde güçlükler yaşanabilir.

İnovasyon ve yaratıcılığı artırmak için öğretmen ve öğrencilerin çabalarının yanında destekleyici çevre şartları ve eğitim destekleri gereklidir. 

Sonuç olarak; artan bilgi ihtiyacı ve eğitim talebi, bireysel farklılıkların önem kazanması, öğretmenlerin bireysel yetersizlikleri, okul içi ve çevresinin fiziki durumu, teknolojik gelişmelerin artması gibi nedenler eğitimde yaratıcılığa desteği önemli kılmaktadır.





Albert Einstein: "Aslında herkes dahidir!"











   



               



 

Yapay bir gelecek bizi bekliyor

‘Varoluşsal tehlike’

Dünya Ekonomik Forumu’na göre, önümüzdeki yıllarda 7.1 trilyon USD değerindeki bilişim iş hacmi aynı değerdeki insan üretimi iş gücünü işlevsizleştirip tarihe gömebilir. PwC araştırma şirketinin raporunda da, yapay zekanın İngiltere’deki işlerin yüzde 30’unu ortadan kaldırabileceği belirtiliyor.
Deutsche Bank CEO’su:  “Bankalarımızda mekanik işler yaparak robotlar gibi davranan çalışanlarımız var. Yarın bir gün, insanlar gibi davranan robotlarımız da olabilir” demişti.
“yapay zeka karşımızdaki en büyük varoluşsal tehlike” olabilir.
Stephen Hawking’in şu sözleri de akıllarda:
“Yapay zeka insanlığın başına gelen en iyi şey de olabilir, en kötü şey de”
Ayşe Acar'ın yeni kitabı Yüzyıl - Bay Binet Siyah Kitap etiketiyle okuyucu ile buluştu. Yazar problemin temelini çok iyi bildiği için bölgeler yaratmış; her bölgenin kendisine özgü soruları ve sorunları var. Bu bağlamda üç bölgeyi, bir insanın yaşamında içinden geçtiği olay, olgu ve duyguların yer aldığı tek bir bilinç olarak düşünebiliriz. Akıl ve kalp bölünmüşlüğünün, bilinçsizce yapılan tekrarların bilinçli bir tutumla yapılarak, yeniden birlik haline getirildiği, bunun umut edildiği yaşam olarak adlandırılan süre.







Ne aradığını bilmeden gerçekleştirdiğin bitmek bilmeyen bir arayıştan ibaret bu.




Kanber amcadan çocuklara..